"TAŞLARIN YOLCULUĞU Avrasya, ön Asya ve Akdeniz'de ön Türk izleri" adlı çalışmamdan sonra Anadolu ve Balkanlarda Erken Türkler ve Ön Türkler üzerine yazmak istedim. Araştırmalarım sürerken Arkeoloji dünyasından son iki yıldır birbiri ardına yapılan açıklamalardan sonra bu konuda yazmayı erteledim. Önce Avrupa ve Amerika'daki Erken Türkleri yazmaya karar verdim.
Bu kararımın temelinde Çatalhöyük'te yıllardır kazı yapan Ian Hodder'in, "Çatalhöyük Leoparın Öyküsü" kitabı vardı. Çatalhöyük'te yıllarca kazı yapan Hodder, tüm aramalarına rağmen iki şeyi bulamadı; TAPINAK v
- Ürün Özellikleri
- Ödeme Seçenekleri
- 0 Yorum
- Tavsiye Et
- Hızlı Mesaj
-
"TAŞLARIN YOLCULUĞU Avrasya, ön Asya ve Akdeniz'de ön Türk izleri" adlı çalışmamdan sonra Anadolu ve Balkanlarda Erken Türkler ve Ön Türkler üzerine yazmak istedim. Araştırmalarım sürerken Arkeoloji dünyasından son iki yıldır birbiri ardına yapılan açıklamalardan sonra bu konuda yazmayı erteledim. Önce Avrupa ve Amerika'daki Erken Türkleri yazmaya karar verdim.
Bu kararımın temelinde Çatalhöyük'te yıllardır kazı yapan Ian Hodder'in, "Çatalhöyük Leoparın Öyküsü" kitabı vardı. Çatalhöyük'te yıllarca kazı yapan Hodder, tüm aramalarına rağmen iki şeyi bulamadı; TAPINAK ve SARAY.
O çağın şimdiye kadar keşfedilmiş en büyük yerleşim yerinde saray ve tapınağın bulunmaması başta arkeolog, sosyolog, antropolog ve tarihçiler olmak üzere batılı bilim adamlarını şaşırtmıştır.
Aynı şekilde Çatalhöyüklülerden daha önce yaşadıkları öne sürülen Boncuklu Höyük, milattan önce 9.200 yılına tarihleniyor. Çatalhöyük'ten yaklaşık 2.000 yıl daha eski Boncuklu Höyükte, Aşıklı Höyük ve MÖ 8400 ile 7300-7200 yıllarına tarihlenen Aşıklı Höyükte de saray ve tapınak yoktur.
Tarih yazımını alt üst etmiş olan Göbeklitepe, Karahantepe ve benzeri anıtsal yapıların yakınlarında o döneme ait saray ve tapınak yoktur.
Batılıları ve onlardan etkilenen arkeolog ve tarihçimiz şaşkınlık içinde. Oysa bu toplumların dinini Tengri yani Gök Tenri/Tengri dini dediğimizde bu tek tanrılı dinde tapınak olmayışı gayet doğal. Çünkü Gök Tengri dininde tapınak ve kutsal mekânlar ulu dağlar, tepeler ve ulu ağaçlardır.
1008-1105 yılları arasında yaşayan Kaşgarlı Mahmut, Divân-ı Lugati'it Türk adlı eserinde Gök Tengri inancını sürdüren Türkler için şunları yazar: "Yere batası kafirler göğe Tengri derler. Yine bu adamlar büyük bir dağ, bir ağaç gibi gözlerine ulu görünen her şeye Tengri derler. Bu yüzden bu gibi şeylere yükünürler. Yine bunlar bilgin kimseye tengrigen derler. Bunların sapıklıklarından ulu tanrıya sığınırız." Yine de Kaşgarlı, şamanlığa yaklaşımları daha hoşgörülü, daha sevecendir. Kamlara karşı saygılı dil kullanır." (Divân-ı Lugati'it Türk, s.16)