Arap dünyası 2011 yılında ayaklanmalarla sarsıldı. Çoğu yerde
şiddetle bastırılan isyanlar Ortadoğu’nun çehresini büyük
oranda değiştirdi. Hamit Bozarslan, on yıllık bir sürede yazdığı
bu makalelerde Arap Baharı’nın dinamiklerini çözümlüyor;
başkaldırıların üzerinden geçen yılların ardından günümüzde
rejimlerin kartelleşmesine, milis niteliği kazanmasına ve büyük
güçlerin bölgedeki hegemonya mücadelesine dikkat çekiyor.
İtalyan düşünür Antonio Gramsci’den ödünç aldığı kavramla,
“eskinin artık var olmadığı, ama yeninin de henüz ortaya çıkmadığı”
bu dönemi “canavarların zamanı” olarak adlandıran Bozarslan,
otokratik rejimlerin güçlenmesi tehlikesinin; Suriye, Libya, Yemen
gibi ülkelerd
- Ürün Özellikleri
- Ödeme Seçenekleri
- 0 Yorum
- Tavsiye Et
- Hızlı Mesaj
-
Arap dünyası 2011 yılında ayaklanmalarla sarsıldı. Çoğu yerde
şiddetle bastırılan isyanlar Ortadoğu’nun çehresini büyük
oranda değiştirdi. Hamit Bozarslan, on yıllık bir sürede yazdığı
bu makalelerde Arap Baharı’nın dinamiklerini çözümlüyor;
başkaldırıların üzerinden geçen yılların ardından günümüzde
rejimlerin kartelleşmesine, milis niteliği kazanmasına ve büyük
güçlerin bölgedeki hegemonya mücadelesine dikkat çekiyor.
İtalyan düşünür Antonio Gramsci’den ödünç aldığı kavramla,
“eskinin artık var olmadığı, ama yeninin de henüz ortaya çıkmadığı”
bu dönemi “canavarların zamanı” olarak adlandıran Bozarslan,
otokratik rejimlerin güçlenmesi tehlikesinin; Suriye, Libya, Yemen
gibi ülkelerde yönetimlerin toplumu yok edecek derecede
gaddarlaşmasının nedenlerini açıklarken, Batı ülkelerinin sessiz
tanıklığını sorguluyor.“Mutlak öngörülmezliğin hüküm sürdüğü kısa bir zaman
diliminin endişe dolu tanıkları olan bu metinler, 2011’deki Arap
devrim sahnelerinin nasıl enkaz yığınlarına ya da bazı ülkelerde
mezhebî yapılara karşı gaddarlığa, başka ülkelerde de otoriterliğin
güçlenmesine yol açtığını; 2017’de IŞİD’in çöküşüne rağmen sürekli
bir dinamizmi muhafaza eden cihatçılığın güç kazanmasına ve
içinde Suudi Arabistan, İran ve Türkiye’nin bulunduğu bölgesel
güçler ya da ABD ve Rusya gibi küresel güçler arasında hem
ölümcül hem kinik bir hegemonya savaşına nasıl yöneltebilmiş
olduğunu kavratacak birkaç okuma anahtarı sunuyor.