Feminizmin ne anlama geldiği, kapsamı ve geleceğine dair sorular, hem teori hem de politikanın her alanına gittikçe daha fazla sirayet ediyor. Bu yüzden, son yıllarda önde gelen birçok feminist yazar, günümüz feminizminin ne olduğu -ve olmadığı- ve bu hareketin 21. yüzyıla nasıl taşınacağı üzerine özellikle düşünme ihtiyacı duyuyor. Politik olanla gündelik yaşamın keşişiminde, bugüne ve geleceğe dair nasıl feminist ittifaklar kurulabileceğini araştırıyor, çeşitli toplumsal, felsefi, politik ve maddi sorunsallara güncel feminist teori içinden yeni çözümler öneriyor.
Hannah Stark da bu kitabında, daha kapsayıcı, dinamik ve radikal bir feminizmi nasıl tahayyül edebileceğimiz sorusundan hareketle, önde gelen çağdaş filozoflardan Gille
- Ürün Özellikleri
- Ödeme Seçenekleri
- 0 Yorum
- Tavsiye Et
- Hızlı Mesaj
-
Feminizmin ne anlama geldiği, kapsamı ve geleceğine dair sorular, hem teori hem de politikanın her alanına gittikçe daha fazla sirayet ediyor. Bu yüzden, son yıllarda önde gelen birçok feminist yazar, günümüz feminizminin ne olduğu -ve olmadığı- ve bu hareketin 21. yüzyıla nasıl taşınacağı üzerine özellikle düşünme ihtiyacı duyuyor. Politik olanla gündelik yaşamın keşişiminde, bugüne ve geleceğe dair nasıl feminist ittifaklar kurulabileceğini araştırıyor, çeşitli toplumsal, felsefi, politik ve maddi sorunsallara güncel feminist teori içinden yeni çözümler öneriyor.
Hannah Stark da bu kitabında, daha kapsayıcı, dinamik ve radikal bir feminizmi nasıl tahayyül edebileceğimiz sorusundan hareketle, önde gelen çağdaş filozoflardan Gilles Deleuze ile sürekli kendini yenileyen zengin bir düşünce okulu olan feminizmin karşılaşmasını ele alıyor. Deleuze’ün çalışmalarına getirilen feminist eleştirilerin yanı sıra bu çalışmaların feminist teoriye aslında nasıl bir canlılık kazandırdığını da ortaya seriyor. Simone De Beauvoir, Rosi Braidotti, Judith Butler, Elizabeth Grosz ve Luce Irigaray gibi düşünürlerle Deleuze arasındaki bu verimli diyalog boyunca, fark, toplumsal cinsiyet, beden, arzu ve politika gibi feminist teorinin olmazsa olmaz kavramlarını yeniden ele alıyor. Deleuzecü düşünceyi, ataerkinin baskıcı yapılarıyla mücadele eden feminist teorinin gerçek bir müttefiki haline getiriyor.
Hannah Stark, Avustralya Tasmania Üniversitesi’nde öğretim üyesi ve araştırmacıdır. Özellikle feminist ve queer teori, sevgi felsefesi, insan-olmayan varlıklar ve dünya, kültür, insanbiçimci dünya ve bunun olumsuz etkileri üzerine düşünür. Postyapısalcı filozoflardan, özellikle de Gilles Deleuze’den etkilenen Stark, oluş, fark, arzu, beden, edimsel ve virtüel gibi kavramlardan yararlanarak “dünyaya katılma”nın yeni yollarını araştırır. Timothy Laurie ile birlikte “insan sonrası” kavramı etrafında, yeni bir sevgi biçimini inceledikleri How To Do Politics with Love projesinin yanı sıra etik, politika ve duygu kavramlarına odaklanan Extinction Afterlives projesini yürütmektedir.