Doğu Hıristiyanları Nesturiler - Tarih, İnanç, Ritüel
Yazar Adı: Yaşar KaplanDoğu Kilisesi, Hıristiyanlık tarihinde özel bir yere sahip. Roma İmparatorluğu’nun doğusunda kök salmış, Batı kiliseleri tarafından ötekileştirilmiş, siyasi etkileri derin biçimde hissetmiş ve kendine özgü inanışlar, ritüeller geliştirmiş kadim bir kilise... Doğu Hıristiyanları Nesturiler: Tarih, İnanç, Ritüel; Part, Sasani, Müslüman ve Moğol yönetimlerinin gölgesinde gelişen Doğu Kilisesi geleneğini, hem Hıristiyan dünyasında hem de geniş doğu
coğrafyasında yaşanan siyasal-toplumsal gelişmelerle bağlantılı olarak anlatıyor. Teolojik tartışmalar etrafında çok temel soruları ele alıyor: İsa Mesih’in şahsında ilahi ve beşeri tabiatlar nasıl birleşti? Kutsal Ruh neye işaret eder?
- Ürün Özellikleri
- Ödeme Seçenekleri
- 0 Yorum
- Tavsiye Et
- Hızlı Mesaj
-
Doğu Kilisesi, Hıristiyanlık tarihinde özel bir yere sahip. Roma İmparatorluğu’nun doğusunda kök salmış, Batı kiliseleri tarafından ötekileştirilmiş, siyasi etkileri derin biçimde hissetmiş ve kendine özgü inanışlar, ritüeller geliştirmiş kadim bir kilise... Doğu Hıristiyanları Nesturiler: Tarih, İnanç, Ritüel; Part, Sasani, Müslüman ve Moğol yönetimlerinin gölgesinde gelişen Doğu Kilisesi geleneğini, hem Hıristiyan dünyasında hem de geniş doğu
coğrafyasında yaşanan siyasal-toplumsal gelişmelerle bağlantılı olarak anlatıyor. Teolojik tartışmalar etrafında çok temel soruları ele alıyor: İsa Mesih’in şahsında ilahi ve beşeri tabiatlar nasıl birleşti? Kutsal Ruh neye işaret eder? Vaftiz, Kutsal Haç, oruç ve dua törenlerinin anlamı nedir? Kitap, tüm bu soruların cevabını ararken Hıristiyanlık içindeki ayrışmaların kökenini de ayrıntılı biçimde tartışıyor. Sadece dinler tarihi değil medeniyetler tarihi açısından da ufuk açıcı olan bu çalışma, alanında önemli bir boşluğu dolduruyor.
“Doğu Kilisesi’nin kendine özgü tarihsel gelişiminin en önemli özelliği, tarih boyunca yabancıların hâkimiyeti altında yaşamasıdır. Normalde Hıristiyan bir hamiden mahrum olmasının, kilise açısından birçok olumsuz sonuç doğuracağı düşünülebilir. Ancak çalışmamızda elde edilen veriler durumun tam olarak böyle olmadığını, aksine Doğu Kilisesi’nin kendi özgünlüğünü koruması ve geliştirmesi açısından olumlu bir işlev gördüğünü ortaya koymuştur.