Kadın Ve İmgelem (Kadın Öznenin İnşası)
Yazar Adı: Esra Başak AydınalpKadınlar kimlik, kültür, ırk, cinsiyet, özne ve dile ilişkin anlayışı yeniden şekillendirirken sınır çizgilerinden “geçitler” yaratmaya çalışırlar. Böylelikle feminist kuramcılar söz-merkezci söylemin dar kısıtlamalarını bir “arada oluş” serüvenine açımlar. Kadın yazınını kadınlık, kurgu, varoluş, özgürlük, eşitlik, farklılık, felsefi ve edebi söylemde imgesel kadın özne, sürgün, göç, dişil yazı, ölüm ve yaşam sorunsalı gibi izlekler üzerinden detaylandırırlar. Bu izlekler bu araştırmanın ana eksenini oluşturmakla birlikte bu araştırma dahilinde ‘feminist&r
- Ürün Özellikleri
- Ödeme Seçenekleri
- 0 Yorum
- Tavsiye Et
- Hızlı Mesaj
-
Kadınlar kimlik, kültür, ırk, cinsiyet, özne ve dile ilişkin anlayışı yeniden şekillendirirken sınır çizgilerinden “geçitler” yaratmaya çalışırlar. Böylelikle feminist kuramcılar söz-merkezci söylemin dar kısıtlamalarını bir “arada oluş” serüvenine açımlar. Kadın yazınını kadınlık, kurgu, varoluş, özgürlük, eşitlik, farklılık, felsefi ve edebi söylemde imgesel kadın özne, sürgün, göç, dişil yazı, ölüm ve yaşam sorunsalı gibi izlekler üzerinden detaylandırırlar. Bu izlekler bu araştırmanın ana eksenini oluşturmakla birlikte bu araştırma dahilinde ‘feminist’ kuramda edebi imgesel bir kadın öznenin oluşumu ve estetik dönüşümün edebiyat çerçevesinde olanaklılığı detaylıca incelenmiştir. Bu bağlamda kadın imgelemi biyolojik, tarihi, sosyal, dilsel, felsefi, kültürel egemenlik ve iktidar ilişkilerinin çözündüğü bir düzlem halini alır. İktidar ilişkileri dil, kültür ve edebiyat kavramları kullanılarak çözümlenir ve edebi kayıt bir sosyal dönüşüm, özgürleşme ve ifşa alanı olarak belirir. Edebiyatta kadın imgelemi ve yazını, farklı kimliklerin, dillerin, cinsiyetlerin ele alındığı ve edebi imgesel “kadın öznenin” inşa edildiği bir mecraya dönüşür. Bu araştırma aynı zamanda metinleri, edebiyatı ve yazıyı salt soyut bir yansıtma alanı şeklinde değil, potansiyel sosyal dönüşüm araçları olarak gören bir girişimin de nüvelerini taşır. Çünkü edebiyat, toplumsal ve bireysel sınırların aşılarak imgelemle buluşulan anın “gerçekçi” ve aynı zamanda kurgusal olasılığına işaret eder.