Kişisel İktidardan Millet Meclisine - Saltanattan Cumhuriyete
Yazar Adı: Fatma Eda ÇelikTürkiye’de son 20 yıldır devlette köklü değişiklikler yaşanıyor. Buna paralel, devlet hem kurumsal yapısı hem de aktörleriyle yoğun şekilde tartışılıyor. Ancak bu tartışmalarda çoğunlukla ya kişilere ya da güncel teknik değişikliklere yoğunlaşılıyor. Bugünü anlamak için tarihe başvurulduğunda ise, çoğu zaman umutsuz bir şekilde değiştirilemez olduğu kabul edilen ezeli ve ebedi bir güçlü devlet miti tekrarlanıyor. Fakat, hem günümüz devletini ve yaşadığı dönüşümü hem de köklerini bulduğu iddia edilen dönemleri anlamak için devleti tarihsel ve toplumsal bütünlüğü iç
- Ürün Özellikleri
- Ödeme Seçenekleri
- 0 Yorum
- Tavsiye Et
- Hızlı Mesaj
-
Türkiye’de son 20 yıldır devlette köklü değişiklikler yaşanıyor. Buna paralel, devlet hem kurumsal yapısı hem de aktörleriyle yoğun şekilde tartışılıyor. Ancak bu tartışmalarda çoğunlukla ya kişilere ya da güncel teknik değişikliklere yoğunlaşılıyor. Bugünü anlamak için tarihe başvurulduğunda ise, çoğu zaman umutsuz bir şekilde değiştirilemez olduğu kabul edilen ezeli ve ebedi bir güçlü devlet miti tekrarlanıyor. Fakat, hem günümüz devletini ve yaşadığı dönüşümü hem de köklerini bulduğu iddia edilen dönemleri anlamak için devleti tarihsel ve toplumsal bütünlüğü içinde incelemek gerekiyor.
İşte, Fatma Eda Çelik’in bu kitabı, tartışmaların fay hattını oluşturan bir konuya, “kişisel iktidara”, ve onun kurumsal boyutuna, “devlet başkanlığına”, bu bakış açısıyla bir çözümleme getirme iddiası taşıyor. Tartışmanın tarihsel köklerine yoğunlaşarak, Osmanlı Beyliği’nin tarih sahnesine çıktığı dönemden başlayarak Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu döneme kadar geçen süreci inceliyor. Sorunun kişilerden değil, toplumun örgütlenme biçiminden kaynaklandığını ve ancak toplumsal sınıfların devinimi içinde açıklanabileceğini gösteriyor. Toplumsal iktidarın farklı yoğunlaşma ve merkezileşme biçimleri aldığını; devlet başkanlığının da tarih boyunca bu doğrultuda biçimlendiğini ortaya koyuyor. Bu nedenle, 1920’li yıllarda, iki kişi, Vahdettin ve Atatürk; iki hükümet, İstanbul ve Ankara Hükümetleri biçiminde görülen karşıtlığın, aslında iki farklı örgütlenme tarzının karşı karşıya gelmiş olmasından kaynaklandığını söylüyor. Cumhuriyet’in, “mülk”ün temelini oluşturan “kişisel iktidar”a karşı, nasıl Büyük Millet Meclisi ve Başkanı’nda cisimleşen bir “gayri-şahsi iktidar” yarattığını ortaya koyuyor. Böylelikle, devletin değişim ve dönüşümüne vurgu yaparak, bu sürecin somut tarihsel gelişimi içinde nasıl incelenebileceğini gösteriyor.