İdealizm ile varoluşçuluk arasında nasıl bir süreklilik vardır? Maddeci materyalizm ile idealizm arasındaki karşıtlık varoluşçu felsefede kendini nasıl gösterir? Varoluşçuluk burjuva felsefesinin bunalımına bir çözüm olarak mı ortaya çıktı? Varoluşçuluğun faşizm ile olan ilişkisi nasıl ele alınmalı? Varoluşçu ahlak felsefesinin çelişkileri nelerdir? Emperyalist aşamada idealizm hangi felsefi temellerle “kurtarılmaya” çalışıldı? Varoluşçuluğun maddeci bilgi kuramına ve diyalektiğe karşı gösterdiği direnişin burjuva ideolojisi ile bağlantısı nedir? Marksizm, öznellik ve nesnellik arasındaki ilişkiyi nasıl çözüme kavuşturdu ve bunun ne gibi tarihsel etkileri oldu? Varoluşçuluğun soyut ve öznel özgürlük anlayışı burjuva felsefesiyle nasıl iç
- Ürün Özellikleri
- Ödeme Seçenekleri
- 0 Yorum
- Tavsiye Et
- Hızlı Mesaj
-
İdealizm ile varoluşçuluk arasında nasıl bir süreklilik vardır? Maddeci materyalizm ile idealizm arasındaki karşıtlık varoluşçu felsefede kendini nasıl gösterir? Varoluşçuluk burjuva felsefesinin bunalımına bir çözüm olarak mı ortaya çıktı? Varoluşçuluğun faşizm ile olan ilişkisi nasıl ele alınmalı? Varoluşçu ahlak felsefesinin çelişkileri nelerdir? Emperyalist aşamada idealizm hangi felsefi temellerle “kurtarılmaya” çalışıldı? Varoluşçuluğun maddeci bilgi kuramına ve diyalektiğe karşı gösterdiği direnişin burjuva ideolojisi ile bağlantısı nedir? Marksizm, öznellik ve nesnellik arasındaki ilişkiyi nasıl çözüme kavuşturdu ve bunun ne gibi tarihsel etkileri oldu? Varoluşçuluğun soyut ve öznel özgürlük anlayışı burjuva felsefesiyle nasıl iç içe geçti?
20. yüzyılın önemli Marksist düşünürlerinden György Lukács, Türkçede ilk kez yayınlanan bu yapıtında varoluşçuluğun Marksist bir çözümlemesini gerçekleştiriyor, İkinci Dünya Savaşı sonrasında yükselen varoluşçu düşüncenin felsefi ve politik bağlamlarını irdeliyor.
Diyalektik maddecilik ile varoluşçuluk arasında yaşanan tartışmaları gelip geçici bir parlama olmaktan ziyade köklü ve felsefi geçmişi olan bir karşılaşma olarak ele alan yazar, varoluşçuluğun önde gelen temsilcilerinden Jean-Paul Sartre, Simone de Beauvoir ve Merleau-Ponty’yi derinlemesine inceliyor. Lukács, bu yazarların aralarındaki farklılık ve ortaklıkları, Heidegger, Schopenhauer, Nietzsche ve Kierkegaard’dan devraldıkları görüşleri, bu felsefenin karşısına Hegel’den Marx’a uzanan diyalektik maddeciliği koyarak tartışıyor.
Lukács’ın varoluşçuluğa yönelik temel eleştirilerini dile getirdiği bu kitap, okurları felsefe tarihine, felsefenin güncel politik yansımalarına ve tartışmaların yürütüldüğü tarihsel, toplumsal bağlama dair düşünmeye davet ediyor.