“Geleneksel İslam’ın alimleri Kur’an’ın mütalaa olanaklarının çoğulluğunu methederken, günümüz Kur’an yorumcuları, ister Batı’da olsunlar ister Doğu’da, ister fundamentalist olsunlar ister reformcu, Kur’an metnindeki bir parçanın yegane hakiki anlamını kesin olarak bildiklerine inanıyorlar. Klasik çağın alimleri için görüş farklılığı, peygamberin bilinen bir sözü uyarınca, cemaat için bir nimet sayılırken, bugün birçoklarınca kökü kurutulması gereken bir hastalık addediliyor.”
Arap dili edebiyatı ve İslâm uzmanı Şarkiyatçı Thomas Bauer, müphemlik hoşgörüsü kavramıyla, aynı değerin, aynı normun farklı yorumlanabileceğini, hatta aynı anda farklı yorumların geçerlilik taşıyabileceğini kabul eden bir zihniyeti ve kültürel tutumu kaste
- Ürün Özellikleri
- Ödeme Seçenekleri
- 0 Yorum
- Tavsiye Et
- Hızlı Mesaj
-
“Geleneksel İslam’ın alimleri Kur’an’ın mütalaa olanaklarının çoğulluğunu methederken, günümüz Kur’an yorumcuları, ister Batı’da olsunlar ister Doğu’da, ister fundamentalist olsunlar ister reformcu, Kur’an metnindeki bir parçanın yegane hakiki anlamını kesin olarak bildiklerine inanıyorlar. Klasik çağın alimleri için görüş farklılığı, peygamberin bilinen bir sözü uyarınca, cemaat için bir nimet sayılırken, bugün birçoklarınca kökü kurutulması gereken bir hastalık addediliyor.”
Arap dili edebiyatı ve İslâm uzmanı Şarkiyatçı Thomas Bauer, müphemlik hoşgörüsü kavramıyla, aynı değerin, aynı normun farklı yorumlanabileceğini, hatta aynı anda farklı yorumların geçerlilik taşıyabileceğini kabul eden bir zihniyeti ve kültürel tutumu kastediyor.
Bauer’e göre İslam, klasik çağında, yani bu kitapta eğildiği Eyyübiler, Memluklar ve Selçuklular egemenliği döneminde, müstesna bir müphemlik hoşgörüsüne sahipti. Bu, Kur’an ve hadislerin tefsirindeki çeşitlilikte, hukuk okullarının çoğulluğunda; belâgate ve söz oyunlarına verilen önemde; edebiyatta; haz ve cinsellik anlayışında ve “dünyaya sakin bakış”ta, böylesi görüş farklılıklarının bir lütuf, bir rahmet olarak kabul edilerek bundan zevk alınmasında kendini gösteriyordu.
Kitabın tezi, Batılı modernliğin kesinlik “takıntısının,” müphemlik kültürünü gitgide tahrip ettiğidir; bu süreçte İslâm “ilahiyatlaşarak” katılaşmıştır. Bauer, neticede ister Selefi olsun, ister fundamentalist ister reformist, İslâmcılık ile Batılı modernizmin İslâm anlayışlarının benzeşir hale geldiğini savunur.
Dini literatürün yanı sıra edebî metinlerden geniş ölçüde yararlanarak son derece zengin bir malzemeyle ve iddiayla, heyecanla yazılmış, gerçekten farklı bir İslam tarihi okuması.