“…sonu en evvel söyleyeceğim. Ama diyeceksiniz ki bu halde hikâyeden hiçbir lezzet çıkmaz. Maşallah, niçin çıkmasın? Hikâyeye lezzeti yazar verecek değil mi? Bakın ben lezzet vereyim de çıkar mı çıkmaz mı?” Ensesi Yamalı Kanlı Mustafa Paşa’nın Eyüp’teki konağında ve bu konağın kalabalık kadrosu arasında geçen hikâyede, bir kadının saplantı derecesindeki karşılıksız aşkı uğruna çevirdiği entrikalar konu edilir. Kendisinden on yaş küçük Sıtkı’ya âşık olan Behice’nin karşısına bir rakip çıkar: Paşanın genç ve gözde cariyelerinden Sinesaf. Edebiyatımızda pek çok ilkin kalemi olan Ahmet Mithat, Ölüm Allah’ın Emri’nde, zaman akışını tersine çevirerek hikâyenin sonunu başta yazar. Buna rağmen merak unsurunun baştan sona canlı kaldığı eserde, ar
- Ürün Özellikleri
- Ödeme Seçenekleri
- 0 Yorum
- Tavsiye Et
- Hızlı Mesaj
-
“…sonu en evvel söyleyeceğim. Ama diyeceksiniz ki bu halde hikâyeden hiçbir lezzet çıkmaz. Maşallah, niçin çıkmasın? Hikâyeye lezzeti yazar verecek değil mi? Bakın ben lezzet vereyim de çıkar mı çıkmaz mı?” Ensesi Yamalı Kanlı Mustafa Paşa’nın Eyüp’teki konağında ve bu konağın kalabalık kadrosu arasında geçen hikâyede, bir kadının saplantı derecesindeki karşılıksız aşkı uğruna çevirdiği entrikalar konu edilir. Kendisinden on yaş küçük Sıtkı’ya âşık olan Behice’nin karşısına bir rakip çıkar: Paşanın genç ve gözde cariyelerinden Sinesaf. Edebiyatımızda pek çok ilkin kalemi olan Ahmet Mithat, Ölüm Allah’ın Emri’nde, zaman akışını tersine çevirerek hikâyenin sonunu başta yazar. Buna rağmen merak unsurunun baştan sona canlı kaldığı eserde, arzularını çekinmeden ortaya koyan Behice’nin ağzından kadın erkek ilişkilerini şekillendiren yaygın örf ve âdetler de mercek altına alınır.
Ahmet Mithat Efendi (1844-1912) Tanzimat devrinin önde gelen yazarlarındandır. Gazetecilikle başladığı yazı hayatına hikâye ve roman yazarlığını da ekleyerek çeşitli alanlarda sayısı yüz elliyi bulan eser kaleme almıştır. Yazıyı halkı eğitmek için bir araç olarak gördüğünden ansiklopedik bilgilerle dolu eserlerinde okuyucuyla daima diyalog halindedir. Sofya’da Tuna gazetesinde önce yazar, daha sonra başyazar olarak gazeteciliğe adım atar. Mithat Paşa’yla gittiği Bağdat’ta ressam Osman Hamdi Bey, Muhammed Zühavi ve Şirazlı Bakır Can Muattar gibi isimlerin de bulunduğu oldukça geniş kültürlü bir çevreye girerek Batı ve Doğu kültürleri üzerine bilgisini derinleştirir. Tahtakale’deki evinde kendi matbaasını kurup kitaplarını yayımlamaya başlar. Bir yandan da yayımladığı Devir, Bedir, Dağarcık, Kırkambar gibi gazete ve dergilerle gazeteciliğe devam eder. Yazılarından dolayı Abdülaziz yönetimi Namık Kemallerle birlikte onu da sürgüne gönderir. Üç yıl süren Rodos sürgününde çocuklar için bir okul açarak ders vermeye başlar ve ilk romanlarını yazar. İstanbul’a döndüğünde çeşitli memuriyetlerde bulunur ve Türk basın tarihinin en uzun soluklu gazetelerinden Tercüman-ı Hakikat’i kurar. Hemen her konuda, üstelik yeni tekniklerle de yazan Ahmet Mithat’ın seçme eserlerine Türk Edebiyatı Klasikleri Dizimizde yer vermeyi sürdüreceğiz.