“Coğrafya gerçekten kader midir?”, “Medeniyetleri ayıran şey genetik farklılıklar mıdır?”, “James Watt Çin’de ya da Osmanlı topraklarında doğsaydı ne olurdu?”, “Tüzel kişilik dünyayı nasıl değiştirdi?” gibi sorularla yola çıkan Prof. Dr. Ata Özdemirci; okurunu ticaret tekellerine, sömürgecilik dönemlerine, kapitalizm ahlakının oluşumuna ve Sanayi Devrimi’ne sürükleyerek anlatısını başlatmıştır.
Bu girişin ardından tarihin sıfır noktasına dönen Özdemirci; büyük patlamayı, yaşamın sırrını, evrimin yasalarını ve insanın hikâyesini, m
- Ürün Özellikleri
- Ödeme Seçenekleri
- 0 Yorum
- Tavsiye Et
- Hızlı Mesaj
-
“Coğrafya gerçekten kader midir?”, “Medeniyetleri ayıran şey genetik farklılıklar mıdır?”, “James Watt Çin’de ya da Osmanlı topraklarında doğsaydı ne olurdu?”, “Tüzel kişilik dünyayı nasıl değiştirdi?” gibi sorularla yola çıkan Prof. Dr. Ata Özdemirci; okurunu ticaret tekellerine, sömürgecilik dönemlerine, kapitalizm ahlakının oluşumuna ve Sanayi Devrimi’ne sürükleyerek anlatısını başlatmıştır.
Bu girişin ardından tarihin sıfır noktasına dönen Özdemirci; büyük patlamayı, yaşamın sırrını, evrimin yasalarını ve insanın hikâyesini, mitlerin ve masalların medeniyetimizdeki etkisini, zaaflarımızı ve güçlü yanlarımızı irdeleyerek insanı anlamaya çalışmıştır. Tarım toplumlarıyla birlikte aile, özel mülkiyet ve devletin ortaya çıkışını, feodal sistemleri ve kraliyet rejimlerini, reformları, İslam aydınlanmasını, Fransız ve İskoç aydınlanmasını inceleyen yazar, bu noktadan sonra odağını Sanayi Devrimi’ne, ardından da yirminci yüzyıl ve sonrasına çevirmiştir.
Yirminci yüzyılla birlikte Özdemirci; dünya savaşlarını, sosyal devletlerin kuruluşunu, Soğuk Savaş Dönemi’ni, bireyin ve özgürlüğün çağı olan 80’leri, sosyalizmin çöküşünü, yeni ekonomik düzeni, paranın hikâyesini, küreselleşmeyi ve bilgi toplumunu anlamaya ve anlatmaya çalışmıştır. Bugünün ve geleceğin resmini çizerken odağını kısa süreliğine modernleşen Türkiye’nin tarihine çeviren yazar, kitabın son bölümünü uygarlık tarihini kökünden etkileyen din felsefesine, ahlak felsefesine ve siyaset felsefesine ayırmış; tüm bu yoğun anlatıyı keyifle bitiren okurunu kendi anlatısını inşa etme ödeviyle baş başa bırakmıştır.