3
%8
130,64 TL
142,00 TL
Kazancınız
:
11,36 TL
Kısa Ürün Açıklaması Tarihsel olarak birçok kodifikasyonun veya hukuk hareketinin en temel motivasyonlarından birisinin mülkiyeti garanti altına almak ve bu sâikle bağlantılı olarak ticaretin önündeki engelleri kaldırmak olduğu izahtan varestedir. Türkiye'de CISG'a ilişkin çalışmalar nispeten yeni ise de, Osmanlı Devleti'nin tarihsel konumu bilhassa Tanzimat sonrasında Devlet-i Âliyye'yi yabancı hukuk sistemleri ile yoğun bir mecburi temasa zorlamış, pek az coğrafyada tesadüf edilebilecek bir mukayeseli hukuk hareketi başlamıştır. Örneğin, Darülfünun'da mukayeseli medeni hukuk derslerini deruhte eden Mişon VENTURA, 1926 gibi çok erken sayılabilecek bir tarihte, şu satırlarla milletlerarası ticaretin önündeki en büyük engelin milli kanunlar arasındaki ihtilaftan Devamını Gör
Türü
:
Sayfa Sayısı
:
304
Kapak
:
Karton
Basım Tarihi
:
02/2017
Boyutlar
:
14 x 21
Kağıt Tipi
:
2.Hamur
ISBN Numarası
:
9786059288347
adet
payment Kredi Kartına Taksit İmkanı
Planlanan Teslimat
:
07.11.2024
Kampanya
  • Ürün Özellikleri
  • Ödeme Seçenekleri
  • 0 Yorum
  • Tavsiye Et
  • Hızlı Mesaj
  • Tarihsel olarak birçok kodifikasyonun veya hukuk hareketinin en temel motivasyonlarından birisinin mülkiyeti garanti altına almak ve bu sâikle bağlantılı olarak ticaretin önündeki engelleri kaldırmak olduğu izahtan varestedir. Türkiye'de CISG'a ilişkin çalışmalar nispeten yeni ise de, Osmanlı Devleti'nin tarihsel konumu bilhassa Tanzimat sonrasında Devlet-i Âliyye'yi yabancı hukuk sistemleri ile yoğun bir mecburi temasa zorlamış, pek az coğrafyada tesadüf edilebilecek bir mukayeseli hukuk hareketi başlamıştır. Örneğin, Darülfünun'da mukayeseli medeni hukuk derslerini deruhte eden Mişon VENTURA, 1926 gibi çok erken sayılabilecek bir tarihte, şu satırlarla milletlerarası ticaretin önündeki en büyük engelin milli kanunlar arasındaki ihtilaftan neş'et ettiğine ve mukayeseli hukuk vasıtası ile ticari muameleleri düzenleyen kanunların yeknesaklaştırılmasının lüzumuna işaret etmektedir: Kavânin-i Ticariyenin mukâyesesinde diğer bir faide vardır ki o da kavâninin ittihâdıdır. Çünkü muhtelif milletlerin ticaret kânunlarının tehâlüfü, beynelmilel bir mahiyeti haiz olan ticaret muamelelerinin hüsn-ü cereyanını iştigal eder. - Bu satırlardan yola çıkarak hukukun yeknesaklaştırılması çabalarına ilişkin tartışmaların, Türkiye'de umumi kanaatin aksine oldukça uzun bir geçmişi olduğunu söylemek mümkün gözükmektedir. VENTURA tarafından 1926 yılında işaret edilen bu gereklilik bugün için bir ütopyadan realiteye dönüşmüş olup, dünyanın en önemli ticari aktörleri satım hukukundan doğan ihtilafların çözümü için ortak bir metin üzerinde uzlaşmış bulunmaktadır. Ne var ki gerek VENTURA nın gerekse mukayeseli hukukun geleneksel temsilcilerinin mukayeseli hukuka yükledikledikleri -yeknesaklaştırıcı- misyon, bugün Pierre LEGRAND ın temsil ettiği post modern bir görüşçe sert eleştirilere muhatap olmaktadır. Her hukuk sisteminin kendi bütüncül kültürü içinde doğduğunu iddia eden ve kültürleri hukuk sistemlerini de içine alacak bir biçimde katı bir epistemolojik karşıtlık içinde kurgulayan bu post modern yaklaşımın, özellikle kültürlerin (ve büyük ölçüde bu kültürel faktörlerin etkisi altındaki hukuk sistemlerinin) karşıtlığı ve mukayeseye elverişsizliği şeklindeki ön kabule istinad ettiği söylenebilir. Kanun metinlerinin bir hukuk sistemini en alt düzeyde resmettiğini ve yüzeysel bir temsil kabiliyetini haiz olduğunu iddia eden ve hadiselerin vukuuna tekaddüm eden bir hukuk konseptini reddeden, dolayısı ile hukukun bizzat vuku bulan hadiselerden neş'et ettiğini düşünen Legrand a göre, mukayeseli hukukun amacı;--farklılıkların- ortaya konması/tespiti, organize edilmesi ve daha da ilginci, farklılıkları asimile eden entelektüel eğilime karşı durmak olmalıdır. En sert eleştirilerini Avrupa da özel hukuk alanındaki uyumlaştırma ve tekleştirme çabalarına yönelten ve Kıta Avrupası ve Anglo-Amerikan hukuk sistemleri arasındaki farklılıklardan hareketle bunun imkânsızlığına vurgu yapan LEGRAND ın görüşlerini bir önsözün sınırları içinde ele almanın zorluğu izaha muhtaç değildir. Yeknesaklaştırma karşıtlığında LEGRAND'ın yalnız olmadığı, muhtemel bir Avrupa Medeni Kanunu'na yönelik lokal, hukuki ve kültürel açıdan güçlü bir muhalefetin bilhassa Almanya daki varlığına ayrıca değinilmelidir. Bu anlamda Türk hukuku açısından da özelde Türk Borçlar Kanunu'nun ifa engellerini düzenleyen hükümlerine, CISG'ın bilhassa ifa engellerine ilişkin öngördüğü -basit sistemin- ne derece misal/örneklik teşkil edeceği hususundaki teklif ve tenkitler için gerek LEGRAND ın görüşleri, gerekse bu -basit sistemin- adaletsiz neticeler doğurabileceği yönündeki endişeler daha umumi bir perspektifle ele alındığı takdirde, CISG ın örnekliği üzerine yürütülecek müzakerelerde meselenin bütün yönleriyle ele alınması açısından oluşması gerekli fikri zeminin inşasına mühim bir katkı sunabilir.
Benzer Ürünler
T-Soft E-Ticaret Sistemleriyle Hazırlanmıştır.