Karşısına çıkan bütün fırsatlara rağmen namuslu kalabilen insanlar da olmalı. İçinde yuvarlanabileceği pis bir su birikintisi bulunca domuza dönüşmeyen insanlar.
1938 Kasım’ında dünyaya bir gecede zifirî karanlık çöker. Yahudilerin işyerleri yağmalanır, sinagoglar basılır, mezarlıklar talan edilir. Birinci Dünya Savaşı’nda savaştıktan sonra saygın bir tüccar olarak yaşamını sürdüren Otto Silbermann o gece uyandığında yıllardır her yerde ayak sesleri işitilen rejimin güçleri kapısına dayanmıştır. Tüm varlığını çantasına doldurup evini terk eder ve peşinde uzayan bir gölgeden uzaklaşmak için ka&ccedi
- Ürün Özellikleri
- Ödeme Seçenekleri
- 0 Yorum
- Tavsiye Et
- Hızlı Mesaj
-
Karşısına çıkan bütün fırsatlara rağmen namuslu kalabilen insanlar da olmalı. İçinde yuvarlanabileceği pis bir su birikintisi bulunca domuza dönüşmeyen insanlar.
1938 Kasım’ında dünyaya bir gecede zifirî karanlık çöker. Yahudilerin işyerleri yağmalanır, sinagoglar basılır, mezarlıklar talan edilir. Birinci Dünya Savaşı’nda savaştıktan sonra saygın bir tüccar olarak yaşamını sürdüren Otto Silbermann o gece uyandığında yıllardır her yerde ayak sesleri işitilen rejimin güçleri kapısına dayanmıştır. Tüm varlığını çantasına doldurup evini terk eder ve peşinde uzayan bir gölgeden uzaklaşmak için kaçmaya başlar. Yolculuğu onu tanınmaz hale gelmiş ülkesinden insan manzaralarıyla karşılaştıracaktır.
Yolcu, yirmi üç yaşındaki Boschwitz’in Kırık Camlar Gecesi’nin hemen ertesinde tek solukta yazdığı, tek solukta okunacak bir roman. Hitchcock’vari polisiyeyi Kafkaesk mizahla birleştiren bir serüven.
“Neden kaçabilecekken kalmayı seçtin? Bu sorunun cevabı kahredici; çünkü durum o kadar da kötü değil, bu rezil dönem daha uzun sürmez diye düşündün, çünkü Almanya’nın bir tımarhane değil, hâlâ bir demokrasi olduğu inancına sarıldın.”
André Aciman