Kalbin mekanizması tıkır tıkır işliyor. Tik tak, tik tak. Kurukafanın içinde küller birikiyor. Zellenbur’un ağzında fısır fısır bir şeyler. Orhan, hem de Osman olduğuna bakmadan sevilmenin lezzetiyle göneniyor. “Son derece eski ve yıpranmış bir hikâyedir bu, aşk değilse nedir?” diyen Kemal Koton aramızda dolaşıyor. Agâh Efendi, kendine varıyor hasta ziyaretinde. Yahya Kemal’in el yazısı akıl çelmeye devam ediyor. Cevdet, keçileri kaçırıyor. Kalbin mekanizması yine tik tak, tik tak. Sonrası Orhan Pamuk ve aşk ve divit kalem. Tik tak. Tik tak. Tik tak.
Metin Nart’ın ilk kitabı Zellenbur’un Sıradan Bir Günü zekice kurgulanmış, muzip ve akılda kalıcı öyküler toplamından oluşuyor. Nart, ne karakterlerin ne de hikâyelerinin aynılaşmasın
- Ürün Özellikleri
- Ödeme Seçenekleri
- 0 Yorum
- Tavsiye Et
- Hızlı Mesaj
-
Kalbin mekanizması tıkır tıkır işliyor. Tik tak, tik tak. Kurukafanın içinde küller birikiyor. Zellenbur’un ağzında fısır fısır bir şeyler. Orhan, hem de Osman olduğuna bakmadan sevilmenin lezzetiyle göneniyor. “Son derece eski ve yıpranmış bir hikâyedir bu, aşk değilse nedir?” diyen Kemal Koton aramızda dolaşıyor. Agâh Efendi, kendine varıyor hasta ziyaretinde. Yahya Kemal’in el yazısı akıl çelmeye devam ediyor. Cevdet, keçileri kaçırıyor. Kalbin mekanizması yine tik tak, tik tak. Sonrası Orhan Pamuk ve aşk ve divit kalem. Tik tak. Tik tak. Tik tak.
Metin Nart’ın ilk kitabı Zellenbur’un Sıradan Bir Günü zekice kurgulanmış, muzip ve akılda kalıcı öyküler toplamından oluşuyor. Nart, ne karakterlerin ne de hikâyelerinin aynılaşmasına izin veriyor. Üzerine düşünülmüş, ne söylediğini bilen, kendi evrenini yaratabilmiş öyküler.
“Asıl şaşırdığım, tüm bu cereyan eden şeylere şaşırmamış olmamdı. Çetin Efendi’nin verdiği bilgilerin doğruluğundan şüphem yoktu. Belki de böylesi kolayıma geliyordu. Kemal’le OP arasında tam olarak kuramadığım bağ şoför tarafından kurulmuş, müze konusuyla da kesinleşmişti. Müze açıldığında bütün bu ilişki ağını daha iyi anlayacağımdan emindim. Kemal bugüne dek ne yaşamıştı, bundan sonra ne yaşayacaktı ve asıl önemlisi, benim hikâyem bu büyük resmin neresindeydi? Adamın dediği gibi, eğer bir zihinde var olansam, yaşamda da gerçekleşebilecek bir olgu olabilir miydim, işte bunu bilmiyordum.
Eski Osman, Nişantaşı’ndaki dükkânda kalmıştı sanki. Tren yolunu geçtim, kafası karışık yeni bir Osman olarak, dökülüp asfalta yapışmış sarı yaprakları eze eze ara sokaklara daldım. Birden içimde derin bir iyimserlik yükseldi: Hep böyle yürürsem, hızla yürürsem, hiç durmazsam, yolculuklara çıkarsam, sanki yeni hayata varacaktım. İstasyonun yanından eve doğru yürüdüm."