Çiğli Belediyesi 2021 Fakir Baykurt Roman Ödülü
Adnan Binyazar, Öner Yağcı, Hidayet Karakuş, Bahri Karaduman ve Işık Baykurt’tan oluşan Çiğli Belediyesi 2021 Fakir Baykurt Roman Ödülü Seçici Kurulu “dilinin yetkinliği, kültürel bir ortamla ülke gerçeklerini iç içe vermesindeki sağlam kurgusu, doğal bir anlatımla yarattığı biçemle özellikle köy toplumunun kültürel havasını güçlü gözlemlerle yansıtması, alaysamalı bir söylemle yapaylığa düşmeden kör inançlara bağlı töreler karşısında halkta toplumsal bilinç yaratması, onun ardında yatan gerçeği olayların içinden görerek etkili biçimde vermesi ve Fakir Baykurt romanlarına uygun bir kurgu oluşturması” nedeniyle, 2021 yılının ödülünü oy birliği ile Ali Balkız’ın Büyümek İstedim adlı ese
- Ürün Özellikleri
- Ödeme Seçenekleri
- 0 Yorum
- Tavsiye Et
- Hızlı Mesaj
-
Çiğli Belediyesi 2021 Fakir Baykurt Roman Ödülü
Adnan Binyazar, Öner Yağcı, Hidayet Karakuş, Bahri Karaduman ve Işık Baykurt’tan oluşan Çiğli Belediyesi 2021 Fakir Baykurt Roman Ödülü Seçici Kurulu “dilinin yetkinliği, kültürel bir ortamla ülke gerçeklerini iç içe vermesindeki sağlam kurgusu, doğal bir anlatımla yarattığı biçemle özellikle köy toplumunun kültürel havasını güçlü gözlemlerle yansıtması, alaysamalı bir söylemle yapaylığa düşmeden kör inançlara bağlı töreler karşısında halkta toplumsal bilinç yaratması, onun ardında yatan gerçeği olayların içinden görerek etkili biçimde vermesi ve Fakir Baykurt romanlarına uygun bir kurgu oluşturması” nedeniyle, 2021 yılının ödülünü oy birliği ile Ali Balkız’ın Büyümek İstedim adlı eserine verdi.
Ali Balkız Büyümek İstedim adlı romanını, ele avuca sığmayan, olağanüstü meraklı ve bir an önce büyüyüp hayata atılmak/katılmak isteyen ilkokul öğrencisi Gollik Ali'nin bakışından anlatıyor. Balkız, 27 Mayıs 1960'ın arifesinde, siyasî çatışmaların yansımasını gördüğümüz Orta Anadolu'daki biri Alevî, öteki Sünnî olan iki köydeki yaşam biçimini, sert doğa koşullarını, insanlarını, ilişkilerini imgesel betimlemelerle kaleme alıyor.
Farklı âdet, kültür ve inanç içinde yaşasalar da hep dayanışma içinde olan bu iki komşu köy, "bir değirmen kurma" meselesi yüzünden –biraz da iki Ağa'nın rekabetinden– birbirine giriyor; ardından da amansız bir yarış başlıyor...
“... hem benim işim hem de köyün. Çünkü değirmeni ben yapacağım, benim olacak, karı zararı bana ait. Ama su ve bent hem benim, hem de köyün olacak... İki köyün arası bozulacaksa, ona da ne siz, ne de ben bir şey yapabiliriz... Dilerim ki olmasın. Ama olursa da, o zaman düşünürüz.”
Komşular dinliyor. Dinledikçe sakinleşiyor. En azından anlıyorlardı. Zülfaar
Ağa’nın da sesi gittikçe yükseliyordu:
“Şimdi ne yaptı Yasin tilkisi. Tarihten beri bent vurduğumuz, ark açtığımız
suyumuzun üst tarafına bent kurdu. Buna cesaret etti. Bu bir meydan okumaydı. Siz
gidip onun bentini tanımadınız. Söküp attınız. İyi yaptınız ama o yeniden yaptı. Ben
değirmenin suyu için bentimi, onun bentinin üstüne, daha yukarıya kuracağım. Siz
hepiniz saatlerce, heyecanla iskambil oynuyorsunuz değil mi?... Ne yapıyorsunuz?... Kozu, daha yüksek bir koz’la öldürüyorsunuz. Benim ki de o hesap. Daha üste bir bent
ve değirmen...”
“Eee...” dediler. Bunu düşünmemişlerdi.
“Eeee’si o ki; suyu değirmene önce kim götürürse, kim önce değirmen taşını döndürürse, un kokusu önce kimin değirmeninden çıkarsa, su da onun olacak?...”