Öteki Kışın Kitabı’nda, Bora Abdo imgelerden örülü bir labirent kuruyor ve okurları o labirentte ışıksız bırakıyor önce. Fakat siz bu uzun mors alfabesini, bu karışık yumağı çözdükçe labirent attığınız her adımda aydınlanacak; Abdo’nun soyutlamalardan kurduğu öykülerin dünyasına gitgide aşina olmaya, o dünyanın bir vatandaşı haline gelmeye başlayacaksınız. Labirentte kestirme yollar aramayın; Abdo’nun sesine kulak verin ve ipuçlarını anlamlandırmaya çalışın. 2013 Yunus Nadi Öykü Ödülü’nün sahibi olan Öteki Kışın Kitabı, Bora Abdo’nun ilk öykü kitabı ve &
- Ürün Özellikleri
- Ödeme Seçenekleri
- 0 Yorum
- Tavsiye Et
- Hızlı Mesaj
-
Öteki Kışın Kitabı’nda, Bora Abdo imgelerden örülü bir labirent kuruyor ve okurları o labirentte ışıksız bırakıyor önce. Fakat siz bu uzun mors alfabesini, bu karışık yumağı çözdükçe labirent attığınız her adımda aydınlanacak; Abdo’nun soyutlamalardan kurduğu öykülerin dünyasına gitgide aşina olmaya, o dünyanın bir vatandaşı haline gelmeye başlayacaksınız. Labirentte kestirme yollar aramayın; Abdo’nun sesine kulak verin ve ipuçlarını anlamlandırmaya çalışın. 2013 Yunus Nadi Öykü Ödülü’nün sahibi olan Öteki Kışın Kitabı, Bora Abdo’nun ilk öykü kitabı ve âdeta bir ustalık eseri.
O gece Laçin saç diplerimize yağdı. Kucaklarımıza küçük, kardan kediler yaptı. Alınlarını okşadık donmuş parmak uçlarımızla. İsimler verdik her birine. Kendi uydurduğumuz fırtına isimleri. Köpekler hep yağdanlıktır zaten fırtınası, kara kediler uğursuz değildir fırtınası, sobamızı söndüren bizden değildir fırtınası, göğsünde uyuduğumu unutma fırtınası, bana bir isim verme fırtınası, kardan kediler kısırlaştırılamaz fırtınası, seni çok özlüyorum fırtınası, hafta sonları geçmek bilmiyor fırtınası, kokona kediler fırtınası –bu kediye Laçin mavi küpesini takmıştı– giderim öleceğimi anladığımda fırtınası, mevsimli soğuklar, mevsimli soğuklar, mevsimli soğuklar. Hayır, arya söylemedik. Kımıldamadan durduk sabaha kadar, kediler rahatsız olmasın diye. Laçin’in saçlarını okşadık, arkadaşım bir masal anlattı, korktuk, ağladık, Laçin çok titredi, burnu kıpkırmızı dondu, gidip gelip yanaklarımızı öptü, kulaklarımızı ısırdı, öpüştük, uzun uzun öpüştük, saçlarımızı taradı, sarılamıyorduk, fırlatıp atacaktık kucağımızdakileri, Laçin çok üzülür diye duruyorduk heykel gibi, bir anımız kalmamıştı geçmişte, ne bir gölgemiz, oturduğumuz yerde ölüyorduk.